Usta Gazeteciden Önemli Uyarı : En Büyük Düşmanımız, Yalan Haber…
Milas’ın önemli gazetecilerinden Coşkun Efendioğlu Milas Önder Gazetesi’nde ki köşe yazısında basının geldiği nokta ve olması gerekenler hakkında önemli bir konuya değindi.
Milas'ın önemli gazetecilerinden Coşkun Efendioğlu Milas Önder Gazetesi'nde ki köşe yazısında basının geldiği nokta ve olması gerekenler hakkında önemli bir konuya değindi. Efendioğlu köşe yazısında ; 'Ne yazık ki, bizim gazeteciliğin en büyük düşmanı olan yalan haber, uydurma haber, kasıtlı haber, tehdit haberciliği, toplumdaki her alanda baş gösteren yozlaşmaya paralel olarak artmış, ve biz gazetecileri, gazeteciyim demekten utandıracak noktalara gelmiştir' dedi.
Usta gazetecinin bu hafta köşesinde ele aldığı 'UYRURUK HABER Mİ, YOKSA…' isimli köşe yazısı şu şekilde;
A. Coşkun EFENDİOĞLU -/ Gazeteciliğin en temel kurallarından biri, doğru haber vermektir. Haber, hem klasik 5N 1K kuralına uygun olarak, okuyanın aradığı her sorunun cevabını bulabileceği şekilde açık, şüphe bırakmayacak bütünlükte olması gerekir, hem de, belki de en başta 'doğru' haber olması..
Bunun için gazeteci, eğer bir duyum, bir bilgi alırsa, bunun doğruluğunu test etmek, araştırmak, gerekirse de son olarak, yeterli bilgiyi alamadıysa, ilgililerini arayarak onlardan bilgi almaya çalışmak, varsa onların da görüşlerini yansıtmak zorundadır. Böylece haber 'daha doğru', mümkün olduğunca az eksikli hale getirilir ve okuyucuya da güven verir.
Ne yazık ki, bizim gazeteciliğin en büyük düşmanı olan yalan haber, uydurma haber, kasıtlı haber, tehdit haberciliği, toplumdaki her alanda baş gösteren yozlaşmaya paralel olarak artmış, ve biz gazetecileri, gazeteciyim demekten utandıracak noktalara gelmiştir.
'Basın hürdür, sansür edilemez' düsturu ve basın özgürlüğü gereği, Anayasamız ve yasalarımızca güvence altına alınan özgürlükler, yine yasalarımızdaki boşluklardan faydalanan kötü niyetli kişilerce istismar edilmekte, gazetecilik mesleği bu anlamda, büyük yaralar almaktadır.
Kuşkusuz bu süreç basının tekelleşmesi yanında, pek çok başka faktör nedeniyle sürüp gitmektedir.
Teknolojideki son 15-20 yıldır süren büyük gelişmeler neticesinde, bilgisayar ve cep telefonlarının ve Whatsapp, facebook, youtube gibi mecralardaki büyük ilerleme ve herkesin ulaşabildiği iletişim kanalları olması ise, dijital basın dediğimiz internet yayıncılığını çok büyük ölçüde geliştirmiş ve önemli bir hale getirmiştir.
Kuşkusuz bu durum, bizim gibi yazılı basına olan ilgiyi azaltmış, daha pratik ve anında haber verebilme özellikleri, internet gazeteciliğinin hızla gelişmesine neden olmuştur. Her ne kadar yazılı basının kalıcılığı, arşiv edilebilme niteliği gereği yeri ayrı olsa da, mevcut durum böyledir.
Bu gelişme, bir bilgisayar ve hatta akıllı bir telefon sahibi olan pek çok kişinin, kurduğu bir internet sitesi üzerinden, dilediği gibi 'yayıncılık', 'gazetecilik' yapabildiği bir noktaya gelmiş ve hepten denetlenemeyen bu tür yayıncılık ve yanısıra 'şantaj gazeteciliği' dediğimiz ahlksızlığın dizginsizce artmasına neden olmuştur.
Bunun yol açtığı ve daha da açacağı sorunlar, gerçek anlamda yazılı ya da görsel ya da gerçek anlamda internet gazeteciliği yapanların da baskısıyla, nihayet yetkilileri harekete geçirmiş ve internet gazeteciliğine standart ve müeyyide getiren bir kanun çalışması TBMM'nde gündeme gelmiştir.
Ne var ki, bu kez de iktidar sahipleri, bu yasa taslağına ekledikleri kimi maddelerle, her türden yayıncılığa açık bir sansür uygulamasını da sokuşturmuşlar ve gelen büyük tepkiler üzerine bu yasa taslağı, iktidar tarafından, yeniden düzenlenmek amacıyla geri çekilmiştir.
Muğla İnternet Gazetecileri Derneği Başkanı Seda Köktener, bu gün ülkemizde 1 milyona yakın internet sitesi olduğunu, bunların en az 900 bininin fake siteler olduğunu; yandaş, şantajcı, vb. vb. pek çok kişinin bu siteler üzerinden istediği gibi istediği bilgileri habermiş gibi paylaştığını, tam bir denetimsizlik ve karmaşa içinde bulunulduğunu belirterek, yasa çıktığında internet haber sitelerinin, tıpkı gazeteler gibi kurallara bağlanacağını ve bu sorumsuz ve denetimsiz gidişin ancak böyle önlenebileceğini söylüyordu.
MİLAS'TAN BİR KAÇ ÖRNEK..
Geçtiğimiz günlerde bu tür 'haberciliğin' iki tipik örneğini yaşadık.
Bunlardan birincisi TV 48 adıyla yayın yapan internet sitesinde, 'Sadece Gerçekler' adlı programa çıkardıkları ve yaptığı şantaj haberciliği nedeniyle hakkında açılmış onlarca, belki de yüzlerce dava bulunan, bunların bir kısmından ceza da alan, yatıp-çıkan, bir çoğu da yasa gereği 'ertelenen' pek çok cezaya da muhatap olmuş bir kişinin, Milas OSB ile ilgili yaptığı suçlamalar idi.
Sonraki günlerde Milas OSB Müdürü Haluk Onaran, OSB binasında yaptığı basın açıklamasında bunların hepsine, belgelerle cevap verdi.
O program, yukarıda saydığımız ve en basitinden 'sorumsuz gazetecilik' olaylarına tipik bir örnekti. OSB yetkililerini parselleri istedikleri gibi dağıtmakla, Arıtma yapmamakla, Arıtma için yapılan yeri birilerine para karşılığı vermekle, OSB paralarını bol keseden harcamakla, adam kayırıcılığı yapmakla, vb. vb. suçluyordu. Programın moderator hanım ise, OSB hakkında hemen hiç bir şey bilmediğini, hem sorduğu sorularla ortaya koyuyor, ya da konuşmacının söylediklerini 'derinleştirmeye' çalışırken, bu konudaki cahilliğini ortaya koyuyordu.
Konuşmacının bu konuları bilmemesi mümkün değildi, bilinçli yaptığı da açıktı. Şantaj gazeteciliğinde 'taşlama' diyeceğimiz usulü kullanarak, pek çok 'taş atıyor', atılan bu taşlardan birinin, (şu ya da bu bir sıkıntısı olan) birilerinin başına gelmemesi için kendisine ulaşmasını sağlamaya çalışıyordu. Sonrası malum.. Ama programı yapan hanım, belki de samimi olarak 'gazetecilik' yapmaya çalışıyordu; ama haber konusu konusunda hiç bir şey bilmediğini açıkça belli ediyordu.
Bir başka olay ise 'Karya Haber Milas' adlı bir internet sitesinde, yıkılan kaymakamlık binasının yerinin yeşil alan olarak kalacağı açıklanmış olmasına, yeni kaymakamlık binasının da eski Endüstri Meslek Lisesi arazisi üzerine yapılacağı bilinmesine karşın, Milli Eğitimle anlaşmazlık olduğundan, Kaymakamlık binasının eski yerine yapılacağını 'haber veriyor'du. Yetkililerin ise, bu yanlış haberi kimin verdiğini bulmak için epey çaba gösterdikleri biliniyor. Sonradan nasıl ulaşıldıysa, bu haber siteden kaldırıldı.
Oysa, bu haberin o sitede yer almasından bir gün once, Milas Belediye Meclisi'nin gündem maddelerinden biri, yeni Kaymakamlık binasının yapılacağı Endüstri Meslek Lisesi arazisi için yapılması gereken bir imar değişikliği ile ilgiliydi!..
Bir başka örnek yine TV48 kanalında, yıkılan kaymakamlık binası yerine ne yapılması gerektiği ile ilgili idi. 'Manipülatif' bir haber olarak değerlendirilebilecek bu habere göre, yıkılan binanın alt tarafında tarihi eserler olduğundan bahisle, buranın kazılarak, yeraltında bir kapalı çarşı ve tarihi eserlerin yerinde sergileneceği müzeden bahsediliyor ve üstünün ise 'Millet Bahçesi' olarak yeşil alan olabileceği söyleniyordu. Haber için üç boyutlu mimari proje çalışmaları bile yapılmış, haber, tarihi eserlerin bulunduğu dehliz görüntüleriyle 'zenginleştirilmiş'ti..
Tipik bir sorumsuz habercilik örneği olması yanında, manipulatif bir haber kokusu açıktı. O bölgenin altında tarihi eserlerin olduğu geçmişten beri çok bilinen bir gerçektir ve ne tür tarihi kalıntılar olduğu bile bilinmeyen bu kalıntıların içine, o alan en az 8-10 metre derinliğe kadar kazılarak, insanların akın akın gezdiği bir 'kapalı çarşı' tahayyül etmek bile başlı başına bir sorumsuzluktur..
Ve daha neler neler!..
Kaynak: Milas Önder Gazetesi
Link : https://m.milasonder.com/guncel/uyduruk-haber-mi-yoksa/58508