Herakleia Antik Kenti’ndeki kazılarda 7 mekandan oluşan yapı ortaya çıkarıldı
Muğla’nın Milas ilçesinde tarihi ve doğal güzellikleriyle turistlerin ilgisini çeken Herakleia Antik Kenti’nde yürütülen arkeolojik kazılarda 7 mekandan oluşan bir yapı kompleksi gün yüzüne çıkarıldı.
Muğla’nın Milas ilçesinde tarihi ve doğal güzellikleriyle turistlerin ilgisini çeken Herakleia Antik Kenti’nde yürütülen arkeolojik kazılarda 7 mekandan oluşan bir yapı kompleksi gün yüzüne çıkarıldı.
Kapıkırı Mahallesi’nde yer alan Herakleia Antik Kenti’nde gerçekleştirilen kazı çalışmalarında çeşitli yapılar ortaya çıkarıldı, önemli bilgilere ulaşıldı.
Latmos ve Herakleia Kazısı Başkanı Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeliha Gider Büyüközer, AA muhabirine, Antik Çağ’da bir liman kenti olan Herakleia Antik Kenti’nin Roma döneminde körfezin kapanmasıyla Bafa Gölü’ne dönüşen gölün kenarında konumlandığını söyledi.
Ancak zamanla Menderes Nehri’nin taşıdığı alüvyonlarla körfezin ağzı kapanınca Herakleianın da liman kenti vasfını yitirerek zamanla kentteki yerleşimin azaldığını anlatan Büyüközer, 13’üncü yüzyılın ortalarına kadar uzun süreli yerleşimin ise devam ettiğini kazı çalışmalarında da buna dair veriler elde ettiklerini kaydetti.
Herakleia’da bu yıl üçüncü sezon kazı çalışmasına başladıklarını belirten Büyüközer, “2021’de kazdığımız Endymion Tapınağı’nın hemen batı alanında bir yapı kompleksi vardı. Bu kompleksin planını çıkarabilmek ve işlevini belirleyebilmek amacıyla daha çok çalışmalarımızı bu alanda yoğunlaştırdık. Burada en az 7 mekandan oluşan bir yapı kompleksi açığa çıkardık. Geç Antik Çağ’a ait bir ev aslında bu. Burada yaşayan kişilerin de balıkçılık faaliyetleriyle uğraştığına çok önemli veriler elde ettik. Ağırlıklı olarak buluntularımız bu yönde.” dedi.
– “İlk inşa evresi milattan sonra 4’üncü yüzyıl”
Yapı kompleksindeki mekanlardan birinin de Geç Antik Çağ konutunun banyosu olduğunu anlatan Büyüközer, bu yapının da çok önemli olduğunu ifade etti.
Geç Antik Çağ konutunda yapılan kazılarda yapının aslında birkaç evreye sahip olduğunu tespit ettiklerini işaret eden Büyüközer, “İlk inşa evresi milattan sonra 4’üncü yüzyıl. Özellikle Hristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesinin hemen akabinde iki kutsal alan arasındaki bu alana bir konut yapısı inşa edilmiş. Zamanla yaşanan tahribatlarda yapının enkazı düzlenmiş, üzerine tekrar tamiratlarla yeni duvar eklemeleriyle yapı kullanılmaya devam etmiş ve şu andaki verilere göre 6’ncı yüzyıla kadar da bu yapının kullanımının devam ettiğini biliyoruz.” diye konuştu.
– “Balıkçılık faaliyetlerine ağırlık verilmiş”
Büyüközer,, Herakleia Antik Kenti’nin olağanüstü jeolojik oluşumlarıyla adeta bir kaya deryası olan Latmos Dağları’nın güney eteklerine kurulduğunu belirtti.
Kazı alanındaki çalışmalarda bir konutta bulunabilecek o dönemde kullanılan mutfak kaplarının hemen hemen her tipine ulaştıklarını anlatan Büyüközer şöyle konuştu:
Pişirme ve sofra kapları ki nitelikli sofra grubu seramiklerimiz de vardı. Onun haricinde çatının ve kapıların ahşap olduğunu gösteren metal çivi aksamı, menteşe gibi buluntularımız oldu. En önemli verilerimizden biri de aslında buradaki konutta pencerelerin olduğu ve burada pencerelerin camla kaplandığına dair cam verilerimiz de var. Yine bir evde kullanılan kişisel eşyalar, takılar, saç iğneleri gibi kişisel eşyalar da bulduk. Buluntular arasında kurşun ve pişmiş toprak balık ağı ağırlıkları gibi çok önemli bir malzeme grubu açığa çıktı. Buradan da biz aslında sahile de çok yakın olması vesilesiyle yaşayan ailenin aynı zamanda balıkçılık faaliyetleri yaptığını da söyleyebiliyoruz. En azından tüketim amacıyla da olsa balıkçılık faaliyetlerine ağırlık verilmiş. Açığa çıkan kemiklerde ilk veriler doğrultusunda büyük ve küçükbaş hayvanların yanı sıra çok sayıda deniz kabuklusu ve deniz ürünleri tükettiklerini de tespit edebildik.”
Büyüközer, 2023 yılı çalışmaları kapsamında daha önce çalışma yürüttükleri Göl Kalesi’nde kazısı yapılan alanın projesini hazırlamaya başladıklarını, bu alanın da kentin en çok tahrip olan yapılarından biri olduğunu söyledi.
Projenin onaylanmasıyla alanda en kısa sürede konservasyon çalışmalarına başlayacaklarını aktaran Büyüközer, buradaki çalışmalarda amaçlarının ilk 5 yıl en azından yapıların mevcut halini dondurabilmek, sonraki aşamalarda restorasyon için bir altlık oluşturmak olduğunu dile getirdi.