• Haberler
  • Gündem
  • Milas Kadın Platformunun, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Açıklaması

Milas Kadın Platformunun, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Açıklaması

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla Milas Kadın Dayanışması tarafından Atapark'ta basın açıklaması düzenlendi. Milas Kadın Dayanışması tarafından 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla Cuma günü Atapark'ta saat 17.30'da basın açıklaması yapıldı.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla Milas Kadın Dayanışması tarafından Atapark’ta basın açıklaması düzenlendi. Milas Kadın Dayanışması tarafından 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla Cuma günü Atapark’ta saat 17.30’da basın açıklaması yapıldı.

Kalabalık bir polis ekibinin görev aldığı ve Milas İlçe Emniyet Müdürü Yılmaz Lima’nın da alanda bulunduğu açıklama sırasında katılımcılar üzerinde “kadınlar savaş istemiyor”, “emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizimdir”, “sen yoksan bir eksiğiz”, “mücadele kadınları birleştirir, kadınlar dünyayı özgürleştirir”, “cinsiyet ayrımcılığına son verecek anaya istiyoruz”, “susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz”, “yaşamak ve yaşatmak istiyoruz”, “savaşa inat barış hemen şimdi”, “güleceğiz, konuşacağız, kahkaha atacağız” pankartları açtılar.

Güvenlik güçleri daha sonra İlçe Emniyet Müdürü Lima’nın talimatıyla “kadınlar savaş istemiyor”, “savaşa inat barış hemen şimdi” pankartlarını toplayarak açıklamanın diğer pankartlarla devam etmesine izin verdiler. Eğitim-Sen üyesi Aynur Mert tarafından okunan açıklamada şu ifadeler yer aldı.

ÜLKEMİZDE DE DURUM İÇ AÇICI DEĞİL

“Dominik Cumhuriyeti’nde, diktatörlüğe karşı mücadele eden, 3 kız kardeş, diktatörün askerleri tarafından tecavüz edilerek katledildiler. Mirabel Kardeşlerin erkek devlet tarafından acımasızca katledilmesi, 25 Kasım gününü, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” olarak şiddete uğrayan tüm kadınlar için simgeleştirdi ve Birleşmiş Milletlerin 1999’daki kararı ile 25 Kasım tarihi “kadına yönelik şiddete karşı uluslararası dayanışma günü” olarak anılmaya başlandı.
Tüm dünyada sıcak çatışmaların yaşandığı birçok yerde kadınlar taciz, tecavüz ve cinsel şiddetin birçok biçimine maruz kalmaktadırlar. Bazı ülkelerde kadınlar o ülkelerin kanunlarına göre taşlanmaya, kırbaçlanmaya, öldürülmeye devam ediyor. Şiddet cezasının nedenleri olarak Sudan’da pantolon giymek, İran’da erkeklerle birlikte müzik dinlemek, Suudi Arabistan’da tek başına araba kullanmak gibi gerekçeler kullanılmıştır.

KRİZDEN ÇIKMAYA ÇALIŞIYOR

Ülkemizde de durum iç açıcı değil. Artan işsizlik, yoksulluk, güvencesiz çalışma ve şiddet biz kadınların yaşamını her geçen gün daha da çekilmez kılıyor. Ataerkil kapitalizm krizde! Savaşlar çıkarıyor, doğayı talan ediyor, kadınları, çocukları, emekçileri, halkları her geçen gün artan sömürü çarkının içine çekerek krizden çıkmaya çalışıyor. Bunu yaparken de ataerkil sistemi güçlendiren politikaları bizlerin bedeni, emeği, kimliği üzerinde tahakküm kurmanın aracı olarak kullanıyor. Bizleri kuluçka makinesi, ucuz ve güvencesiz işgücü olarak görüyor, ailenin ve sermayenin ücretsiz ev ve bakım emeğini bizim üzerimizden karşılıyor.

HER GÜN EN AZ ÜÇ KADIN ERKEK ŞİDDETİYLE KATLEDİLİYOR

Bize dayatılan yaşam; kazanımlarımız iktidarların bekası için tehdit olarak görülürken her gün en az üç kadın erkek şiddetiyle katlediliyor. Erkek yargı kadın katillerini cezasızlık politikalarıyla koruyor. İktidar tüm kurumları aracılığıyla verili toplumsal cinsiyet eşitsizliğini pekiştirmeye çalışırken bizi “makbul kadın” kimliğiyle tanımlayıp, kariyer olarak da anneliğe sıkıştırmaya çalışıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden sonra 6284’ün hedefe konulması ile yaşam alanlarımız daraltılmak isteniyor. Şiddet uygulayan erkekle arabuluculuk uygulamaları, boşanmanın zorlaştırılması, nafaka hakkını gasp kampanyaları ile bizlere aile dışında seçeneğiniz yok mesajı verilmeye çalışılıyor.

DİNDAR VE KİNDAR NESİLLER YETİŞTİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR

Aile yürüyüşleri adı altında yapılan LGBTIQ+ karşıtı gösterilerle homofobik, nefret söylemleri körükleniyor. Sibyan mektepleri ve imam hatiplilerin yaygınlaşmasıyla dindar ve kindar nesiller yetiştirilmeye çalışılıyor. Haklarımıza dönük saldırılar artıyor; çalışma hayatımız esnek, parçalı, güvencesiz hale getiriliyor. Ekonomik krizin yükünü en çok biz çekiyoruz. Kadın yoksulluğu ülke tarihinde görülmemiş seviyelere ulaşırken, bizler açlık sınırında yaşam mücadelesi veriyoruz. Çalışma yaşamında eşitsizlik, ayrımcılık, cinsiyetçilik, şiddet, taciz ve mobing artıyor. Güvenceli çalışmayı fiilen ortadan kaldıran OHAL ve KHK rejimi kamuda uygulanmaya devam ediyor.

YAŞAMA TALEBİMİZ GÖRMEZDEN GELİNİYOR

İktidar kendisi gibi düşünmeyenlere saldırıyor, gözaltı ve tutuklamalarla meşru demokratik taleplerimizi ifade etmemiz engelleniyor. Ataerkil kapitalizm militarist, ırkçı, savaş politikalarından besleniyor, halkların barış içinde yaşama talebimiz görmezden geliniyor. Emperyalist savaşlar, antidemokratik uygulamalarla yerimizden yurdumuzdan ediliyor, mürtecileşiyoruz. Gittiğimiz ülkelerde ırkçı, ayrımcı politikalarla karşı karşıya kalıyoruz. Tüm bu saldırılar karşısında bugün tüm dünyada kadınların kesintisiz süren sınırları aşan mücadelesi ataerkinin temellerini güçlü bir biçimde sarsıyor.

DAYANIŞMAYI VE UMUDU BÜYÜTÜYOR

25 Kasımlar’dan 8 Martlar’a her türden eşitsizliğe karşı onca yıldırmaya ve otoriter rejimlerin baskılarına rağmen daha fazla kadın eşitlik ve özgürlük mücadelesi için örgütleniyor. Kadınlar baskılara boyun eğmiyor, mücadelede sınırları aşarak her yerde “Kadın-Yaşam-Özgürlük” sloganıyla dayanışmayı ve umudu büyütüyor. Kadınları erkeğe, aileye, sermayeye, devlete daha da bağımlı hale getirmek için her türlü krizi fırsata çevirmenin hesabını yapanlara karşı örgütlenerek dur demek için, emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerindeki binlerce yıllık erkek egemen sömürü düzenine dur demek için, sermayeye, ranta, savaşa aktarılan bütçeye karşı halktan, emekten yana toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe talebimiz için, her fırsattaki söylemleri ve fetvalarıyla ne giyeceğimizin, ne söyleyeceğimizin, nasıl yaşayacağımızın sınırlarını çizenlere karşı sesimizi yükseltmek için, işsizliğe, yoksulluğa, güvencesizliğe karşı, güvenceli çalışma güvenli gelecek talebimiz için, tacizi, tecavüzü, istismarı, kadın katliamlarını durdurmak için, İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe girmesi, 6284’ün etkin uygulanması için, işyerlerinde, çalışma yaşamında karşı karşıya kaldığımız şiddet, taciz, mobinge karşı etkin mücadele aracı olan ILO 190 sayılı Sözleşmenin imzalanması için, saçımızın teline, haklarımıza, özgürlüğümüze sahip çıkıyor ve direnişi büyütüyoruz.

YANINIZDAYIZ DİYORUZ

Bildiğiniz gibi kısa süre önce, İran’da Mahsa Amini henüz 22 yaşında ahlak polisi tarafından başörtüsü kuralına uymadığı için gözaltına alındı ve kısa bir süre sonra öldü. İran’da, Afganistan’da ve dünyanın her yerinde direnen tüm kadınlara, kız kardeşlerimize, buradan bir selam gönderiyor ve yanınızdayız diyoruz.

BU 25 KASIM’DA DA ALANLARDAYIZ

Baskı ve zor uygulamalarının bin bir çeşidiyle kadınların iradesini kırabileceğini, hayatlarımızı teslim alabileceğini sananlara karşı, bu 25 Kasım’da da alanlardayız. Kadın katillerine haksız tahrik indirimleriyle kol kanat geren, tacizi, tecavüzü yasalarla meşrulaştıran, kadınların mücadele ederek kadın haklarını birer birer gasp edenlere karşı Mirabel Kız Kardeşlerin rubuyla mücadele etmeye devam edeceğiz.

Biz kadınlar, fiziksel şiddete, duygusal şiddete, cinsel şiddete, ekonomik şiddete, dijital şiddete, flört şiddetine, ısrarlı takibe, sosyal şiddete HAYIR diyoruz!
Yaşasın Kadın Dayanışması! Yaşasın Kadın Mücadelesi!”

Haber: umutmilas.com

Bakmadan Geçme