• Haberler
  • Gündem
  • Sednaya'nın Dehşeti Ortaya Çıkınca Erdoğan'ın Haklılığı Tescillendi

Sednaya'nın Dehşeti Ortaya Çıkınca Erdoğan'ın Haklılığı Tescillendi

Sednaya Hapishanesi'ndeki vahşet görüntüleri, Erdoğan'ın Suriyelilere kapıyı açma kararının ne kadar doğru olduğunu bir kez daha kanıtladı.

2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaş, milyonlarca masum insanı bir belirsizliğe sürükledi. Çatışmaların giderek şiddetlenmesiyle Beşar Esad rejiminin uyguladığı insanlık dışı politikalar dünya kamuoyunu dehşete düşürdü. Bu süreçte uluslararası toplum büyük ölçüde sessiz kalırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, vicdanlara kazınacak bir insani karara imza attı: Suriyeli sığınmacılara kapılar açıldı.

Sednaya Hapishanesi: İnsan Mezbahası
Bugün, Suriye’nin Sednaya Hapishanesi’nden gelen görüntüler, Esad rejiminin işlediği insanlık suçlarının büyüklüğünü gözler önüne seriyor. Uluslararası Af Örgütü tarafından “insan mezbahası” olarak tanımlanan bu hapishanede, muhalifler, sivil halk ve sıradan insanlar, yargısız infazlarla, işkencelerle ve açlıkla ölüme terk edildi. 2011-2015 yılları arasında 13 binden fazla kişinin gizlice idam edildiği rapor edildi.

Muhaliflerin Esad rejimini devirmesinin ardından, Sednaya Hapishanesi’nde yapılan aramalarda bulunan toplu mezarlar, bodrumlara saklanmış cesetler ve korkunç işkence aletleri, insanlık dışı bu uygulamaları kanıtladı. Bu vahşetin boyutlarını gördüğümüzde, Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriyeli sığınmacılara kapı açma kararının insani ve ahlaki boyutunun ne kadar büyük olduğunu daha iyi anlıyoruz.

Recep Tayyip Erdoğan, bu kararı verirken sadece Türkiye’nin değil, insanlığın onurunu da savundu. Açık kapı politikasıyla, ölümle burun buruna gelen milyonlarca Suriyelinin hayatı kurtarıldı. Eğer Suriyeliler Türkiye’ye alınmamış olsaydı, Sednaya Hapishanesi gibi ölüm merkezlerinde binlerce insan yargısız infazlara kurban gidebilirdi. Erdoğan’ın bu insani tutumu, Türkiye’yi dünyanın vicdanı haline getirdi.

Oy Kaygısını Bir Kenara Bırakan Tarihi Duruş

Türkiye’de, Suriyeli sığınmacıları göndermek üzerine politika geliştiren, bu konuyu ana eksenine alan ve buradan oy devşirmeye çalışan siyasi partiler dahi kuruldu. Özellikle Zafer Partisi, "Suriyeliler gidecek" söylemini bir slogan haline getirerek kısa sürede geniş bir kitleye ulaşmayı başardı. Bu süreçte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu politikalara karşılık insani değerlerden ödün vermeyen bir duruş sergiledi. Erdoğan, oy kaygısını bir kenara bırakarak, oy oranlarında geçici düşüş yaşanacağını bilmesine rağmen, Suriyelileri savaşın vahşetinden korumayı öncelik haline getirdi.

Recep Tayyip Erdoğan’ın bu politikası, insani boyutunun yanı sıra, Türkiye’nin güvenlik politikalarının bir başarısı olarak da değerlendiriliyor. Suriyeli sığınmacılar, savaşın en yoğun döneminde Türkiye’nin sınırlarını aşarak güvende kalmayı başardı. Bugün, Suriyelilerin ülkelerine dönüşlerini destekleyen projeler ve uluslararası iş birlikleri, bu stratejinin bir devamı olarak karşımıza çıkıyor.

Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriyelilere kapıyı açma kararı, sadece bir siyasi karar değil, bir insanlık dersi olarak da tarih kitaplarında yerini alacak. Sednaya Hapishanesi’ndeki insanlık dışı uygulamaların ortaya çıkması, Erdoğan’ın ne kadar doğru bir karar verdiğini bir kez daha gösteriyor.

Bu karar, sadece Türkiye’nin değil, tüm insanlığın onurunu koruma adına atılmış cesur bir adım olarak hatırlanacak. Recep Tayyip Erdoğan, bu politikayla bir kez daha liderliğin sadece yönetmek değil, insanlığın sesi olmak anlamına geldiğini gösterdi.

Mazen al-Hamada’nın trajik hikayesi ve Sednaya Hapishanesi’ndeki dehşet verici görüntüler, Suriye’de insanlık dışı uygulamaların boyutunu gözler önüne seriyor. Yer altında bulunan bir hücrede, başörtülü bir kadın ve bir adamın dövülerek akıl sağlıklarının yok edildiği, şaşı gözlerle duvarlara bakarak konuşma yetilerini kaybettikleri görülüyor. Sednaya’nın soğuk duvarları arasında mazlumlar insanlık dışı işkencelere maruz kalırken, Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriyeli sığınmacılara kapıları açma kararı, bu vahşetin kurbanlarının sayısını azaltmayı başardı.

"Suriyeliler İçin Güvenli Bir Liman: Türkiye"

Sednaya Hapishanesi’nde mazlumların yaşadığı bu korkunç senaryolar, Recep Tayyip Erdoğan’ın neden Suriyelilere kapıları açtığını bir kez daha kanıtlıyor. Eğer Türkiye, Suriyeli sığınmacılara kapılarını kapatsaydı, binlerce masum insan, Mazen al-Hamada gibi ağır işkencelere, akıl sağlığını yitiren mahkumlar gibi tarifsiz acılara maruz kalacaktı. Erdoğan’ın aldığı bu insani karar, sadece bir politika değil, tarihe geçmiş bir liderlik örneği olarak, savaş mağdurlarının güvenli bir limana sığınmasını sağladı. Bu karar, insan onurunu koruyan tarihi bir duruş olarak hatırlanacaktır.


Suriye’nin özgürleşmesiyle birlikte Sednaya Hapishanesi’ndeki korkunç gerçekler gün yüzüne çıkarken, televizyon kanallarında uzmanlar, akademisyenler, profesörler ve gazeteciler bu dehşeti gözyaşları içinde anlatıyor. Programlarda, yıllarca esir tutulmuş insanların hikayelerini dinlerken çoğu, Erdoğan’ın 2011 yılında aldığı insani kararın ne kadar haklı olduğunu bir kez daha vurguluyor. Ancak bu sahneler bize bir başka gerçeği daha gösteriyor: Devlet adamı olmak sadece oturduğumuz yerden yorum yapmakla sınırlı değil. Gerçek bir lider, perdenin arkasını görebilmeli, geleceği öngörebilmeli ve riskleri göze alarak insanlık adına cesur adımlar atabilmelidir. Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriyeli sığınmacılara kapılarını açarak bu vahşeti önlemesi, bir devlet adamının ne anlama geldiğini bir kez daha kanıtlıyor.

Bakmadan Geçme