Zamanın Durduğu Şehir: Milas

Muğla'nın Milas ilçesinde yaşayan Egeli Seyyah, bu kadim toprakların zenginliklerini kaleme aldı. Zeytinliklerden Bafa Gölü'ne, antik kentlerden insan hikayelerine uzanan yazısında, Milas'ın tarih, doğa ve kültürle nasıl bütünleştiğini anlattı. Milas'ın benzersiz güzelliklerini Egeli Seyyah'ın gözünden okuyun!

 

 

Bir sabahın erken saatlerinde, Gökçeler Köyü’nden başlayan ince bir zeytin kokusu, güneşin ilk ışıklarıyla birlikte Milas’ın vadilerine ve tepelerine yayılır. Burada, 70 yaşındaki Mehmet Amca’yı zeytinliklerinde bulabilirsiniz. Elindeki bastonuyla ağaçların altını dikkatle incelerken, yüzünde yılların emeği, ellerinde toprakla bütünleşmiş bir maharet vardır. “Zeytin bizim alın terimizdir,” der Mehmet Amca, “ama aynı zamanda toprağın bize olan hediyesi. O yüzden kıymetini bilmek gerek.”

Milas’ın 7.785.000 zeytin ağacı, sadece bir tarım ürünü değil, bölgenin yaşam kaynağıdır. "Memecik" adı verilen yerel zeytin çeşidi, Milas’a özgüdür ve bu ağaçlar, binlerce yıldır insanlara şifa dağıtan zeytinyağına dönüşür. Zeytinyağı üretimi, burada eski usullerle devam eder. Bazı köylerde, hâlâ taş baskı yöntemi kullanılırken, modern kontinü sistemlerle çalışan 60 fabrika da bulunmaktadır. Milas’ın Coğrafi İşaret Tescilli zeytinyağı, bugün Avrupa’nın birçok mutfağında gururla yerini alır.

Peki ya zeytin toplama hikayeleri? Her yıl kasım ayının ilk haftasında köylerde bir hareketlilik başlar. Hasan Bey’in ailesi, bu yıl 150 ağaçtan toplam 1.2 ton zeytin hasat etmiş. “Babamdan öğrendiğim gibi,” diyor Hasan Bey, “hiçbir ağacı unutmaz, her zeytini dikkatle toplarız. Zeytin toplamak sabır işidir; tıpkı yaşamak gibi.”


Bafa Gölü: Kuşların Melodisiyle Yaşayan Bir Masal

Eğer sabahınızı Mehmet Amca’nın zeytinliğinde geçirdiyseniz, öğleden sonranızı mutlaka Bafa Gölü’nde geçirmeniz gerekir. Birkaç yıl önce bu gölde balıkçılıkla uğraşan Hüseyin, beni teknesinde ağırlamıştı. “Eskiden burada deniz gibi balık vardı,” diye söze başlamıştı Hüseyin. “Ama göl küçülüyor, biz de farklı işler yapmaya başladık. Şimdi turistik turlar düzenliyorum.”

Bafa Gölü, tarih boyunca antik dünyanın en önemli ticaret yollarından biri olmuş. Bugün ise flamingoların, pelikanların ve yalıçapkını kuşlarının uğrak yeri. Bu doğal güzelliği fotoğraflamak için dünyanın dört bir yanından doğa severler akın ediyor. Ama asıl hazinesi, gölün kenarındaki Beşparmak Dağları. Dağların zirvesine tırmandığınızda, tarih boyunca bir sığınak olmuş Latmos Kaya Resimleri’ni görebilirsiniz. Arkeologların “Latmos’un sırları” dediği bu resimler, 8 bin yıl öncesinden kalma bir hikayeyi anlatır.


Balığın Hikayesi: Denizle Toprağın Buluşması

Milas, sadece karasıyla değil, deniziyle de bereketlidir. Güllük Körfezi’ndeki balık çiftliklerinde çipura ve levrek üretimi Türkiye’nin %60’ını karşılıyor. Bu üretimin başında genç bir girişimci olan Emine Hanım var. Kendisi 5 yıl önce işletmeyi devralmış ve sektörde fark yaratmış. “Eskiden sadece yerel pazarlara çalışırdık,” diyor Emine Hanım. “Ama şimdi balıklarımız, Avrupa’nın dört bir yanına ihraç ediliyor.”

Emine Hanım’ın çiftliği, yılda 500 ton çipura ve levrek üretiyor. Balıklar, tamamen doğal yemlerle besleniyor ve çiftlikten sofraya kadar her adım sıkı bir şekilde denetleniyor. “Bu iş sadece para kazanmak değil,” diyor Emine Hanım. “Denizi ve doğayı korumak zorundayız. Yoksa gelecekte bu bereketi kaybederiz.”


Halıların Sessiz Dili

Milas’ın sadece zeytini ve balığı değil, halıları da hikaye doludur. Karacahisar Mahallesi’nde 60 yaşındaki Ayşe Teyze’nin dokuma tezgahında çalıştığını görebilirsiniz. Milas halıları, Anadolu’nun sessiz tarihçileridir. Her ilmeğinde, dokuyanın hikayesi vardır. “Bu halı benim gelin çeyizimdi,” der Ayşe Teyze, “ama şimdi torunuma miras kalacak.”

Milas’a gelmek demek, tarihe, doğaya ve insan hikayelerine dokunmak demektir. Mehmet Amca’nın zeytinlerinden, Hüseyin’in göl kenarındaki balıkçı hikayesine, Emine Hanım’ın modern çiftliklerinden, Ayşe Teyze’nin tezgahındaki halılara kadar, her adımda yeni bir hikaye bulacaksınız. Milas sadece bir coğrafya değil; bir yaşam tarzıdır.

Bu yazıyı tamamladığımda, pencereden bakıp Milas’ın zeytinliklerine bir kez daha göz attım. Bu toprakların kendine has büyüsü, her geleni içine çekiyor. Milas’a geldiğinizde, sadece bir yeri ziyaret etmiş olmazsınız; bir kültürün, tarihin ve doğanın bir parçası haline gelirsiniz. Ve bu his, asla unutulmaz.

 

Bakmadan Geçme